21 Kasım 2010 Pazar

"Yeni Kısa Film Senaryom Üzerine"

Uzun zamandır aklımı kurcalayan, finalini bulamadığım kısa filmimin sonunu sonunda yazdım. Onur'a bu konudaki katkılarından dolayı teşekkür ederim. Nevizade'de içtiğim bira ve muhabbetin derinliği beni final yazma noktasına kadar getirdi.

Hatta çekim malzemeleri üzerine bile düşünmeye başladık henüz oyuncu bulamazken. Heyecanlandım en azından. Uzun zamandır hiçbir şey beni bu denli heyecanlandırmamıştı. Yıllar önce henüz öğrenciyken bu heyecanı yaşardım. Bir kısa filmin senaryosunun bitirme ve çekmek için plan yapmaya başlama hali yani bahsettiğim.

Başımın belası kadınlardan birinin iç dünyasını anlatan, bir kadının çaresizce geçmişinden kaçışını sürpriz bir finalle anlatan bir film yazdım.

Aslında 6-7 ay önce Bosna - Hersek'de askerken yazdım bu senaryoyu. Dilini bilmediğim, insanlarını tanımadığım, hep soğuk ve puslu bir havası olan bu savaş adlı eski sevgiliyi unutamayan ülkede, yağmur taneleri henüz mayınlardan kurtulmuş o "özgür" toprağa düşerken, etrafımda 27 farklı dil konuşan askerlerin arasında tek başına sportif haliyle onu gördüm. Kulağında i-pod'u koşuya çıkmış yabancı bir asker. Bu askerin kadın olması da kafamda çakan şimşekleri tetikleyen etken oldu belki de. Erkeklerin çoğunlukta olduğu bir ortamda güçlü ve kararlı olduğu kadar ekstradan zerafeti de içinde barındıran bu müthiş varlık algılarımı bir anda sekteye uğratmıştı.

Hemen kamuflajımın cebinden küçük not defterimi çıkarıp, yazmaya başlamıştım. Ancak finalini bir türlü bulamamıştım. Alternatif iki son yazdığım halde içime sinmemişti.

Zaten kafamı bir türlü toparlayamadığım, hatta aramızda kalsın ağır nevrotik ve depresif bir dönemdi. Psikoza doğru gitmeye başladığını hissettiğim anda 2 hafta geçmişti. 2 haftadır doğru dürüst yemek yemediğimi fark edince ve aynada kendime baktığımda bir ölünün yüzünü gördüğümde durmam gerektiğini anlamıştım.

Kendime Cem Mumcu'nun deyimiyle bir "restart atarak" yola devam etmeye karar vermiştim. Daha sonra Ankara'da attığım restart bundan daha tehlikeliydi ama sonuncuydu. Normal her neyse ona dönmeye başlamıştım. Ancak bu hikaye başıma bela olmaya başlamıştı. Çekmek istediğim, anlttığım insanların "abi çekelim bunu süper" dediği bu hikayenin sonu gelmek bilmiyordu.

Neyse ki dün gece bunu halletim.

Henüz senaryomu sizlerle paylaşmayacağım. Düzeltmeleri yaptıktan sonra sinopsisi size vereceğim meraklanmayın.



Hee bu arada unutmadan "Seven"i tekrar izledim biraz önce. Peh Sana Fincher peh diyorum sadece! Bu nasıl bir filmdir! Social Network'ün üzerine izlemek de değişik oluyor. Eskiye rağbet olacak bit pazarına nur yağacak bence diyorum o nedenle. New York'da Five Minare'yi henüz izlemedim. Sinemaya gitmeme engel olan tüm dostlarım yüzünden. Bu kadar mı sevilmez bir film arkadaş! Meraktan öleceğim ama.
Neyse biri beni götürür diye umutla beklemekteyim..

Şimdilik bu kadar. Beni özleyin anacığım. Baaay=)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder