19 Şubat 2013 Salı

"acının en tatlı hali"



 Poison and wine ne acayip şarkıdır. Aslında aşk şarabı içmesi hoştur ama aşk zehirlidir der ya tüm mitolojiler aynen öyle. Aşeka Arapça bir ağacı sarıp, besinini tüketen ve zamanla onu çürüten sarmaşığa denirmiş. Aşk şarabı da işte öyle bir şey. Sevsen de bir sevmesen de der bir türküde. O da dahil mitolojiye. Zamanla anlıyorsun aslında hayatın sana getirdiklerini ve götürdüklerini. Ancak kimi nasıl seveceğin ve hatırlayıp hatırlamamak senin elinde. Unutamadım ya da unutamıyorum kelimelerinin saçma olduğunu anlıyor insan biraz daha büyüdükçe ve biraz daha okudukça. Hayatın döngüsü en sevdiğim kısmı evrensel dengenin. Hayatın akışına bıraktım kendimi deriz ya hep işte o döngü çok acayip. Kontrolümüz dışında gelişen her şey o döngü. Herkesi seviyorum. Tüm aşklarımı ve ayrılıklarımı. Çünkü hepsinden bir şeyler öğrendim. Bazılarından çok şey... Ve şairin dediği gibi henüz ilk sevgilimden bile ayrılmadım. Hala birlikteyim onlarla. Hissederim çok istersem varlıklarını bile. En büyük erdem buydu belki de. İnsan olmanın erdemi... Sevebilme ve sevilebilmenin... Hala çok seviyorum hayatı, aşkı ve insanları. Geçmiş ve geleceğin birlikte olduğuna inandığım bir şimdiki zaman olduğuna inanıyorum. Geçmişe takılmadan, geleceğe kapılmadan ama tam bir uyum içinde karışabilmek makro evrenin tozlarına...

"Herkes beni sevdaya asi sanır,
Oysa aşk beni nerede görse tanır."