14 Eylül 2012 Cuma

sergüzeşt

ajite bayramların ağlak çocuğu
harçlığa hasret
efsane aşkların kahramanı
seçmelerde elenen 
herkesin dostu
sadece işi düşen
sorsan tanımayan yok bu şehirde
balıkçısından simitçisine
yağmurun altında
şemsiye sevmez o
nerde bir kavga
orada o
meraklıdır evet
belki biraz hovarda da
parçalanır yüreği
dayanamaz görse
ağlayan bir kadına
tek bir ipse hayat
en tehlikeli hareketleri yapar
ki cambazdır o
cambaza bakar herkes
o çıkınca ipe
yankesiciler bile
anlatmanın imkanı yok
renklerle onu
mevsim geçişleri kadar sert
bir bahar akşamı kadar naif belki de
tanburi cemil bey bile sever onu
yeri gelir adalardan bir ses gelir
adalar da sever onu şehr-i stanbul kadar
yoklukla varlık arasındaki o yokluğu iyi bilir
bilmekten de tiksinir
bilmek acıtır çünkü acıdır
fakat bilmemek ayıptır
o sokak lambası utandırır ışığıyla
atar pardesüsünü sırtına
vurur kendini yollara
suratına çarpan damlalar komaz ki
hayatın çirkinliği acıtır tenini
gözlerini kısar ki kısıktır kısmadığında bile
hayal meyaldir yollar o anda bile
şiddeti sevmez ama hep hasrettir ona
kavuşurum bir gün belki der
bir yudum alır ölüme direnen içkisinden
yürür karanlığın en katısına
dokuna dokuna yürür o karanlığa
el yordamıyla devam eder yola
el yüzünden gelmiş olsa da bu haller başına
kalabalıklara karışmak yorar ama mecburdur
neden mecbur ki aslında
o da bilmez
ama mecburdur
ele güne karşı yapayalnız böyle de olur
oluyor denedi
faili meçhul bir martı cesedi ağlatır onu yolda
o ki salyangoz ezdi sanıp kramplara gelen adamdır
oysa ki bir ceviz kabuğudur karanlıkta ağlayan
kiraz sapı kadar kısa aşklardan
ekmek arasıyken aşklar
tadına varmak mümkün mü
meze olmak da var itin köpeğin masasına
rakı olmak da dostların arasında
sek misin sulu mu
aslında tüm mesele bu
gözleri gene dolu dolu
sek bitse de gece
sen gene sulu
öğrenilmiş cahilliklerine yenisini ekle
sistemin çarklarına destek at
direnmekle acın hafiflemez dese de
inadına yürüdü o fırtınada o gece
çok köpek saldırdı ona
çok serseri çıktı yoluna
ne haraç verdi bir kez
ne bir parça et
bildi tanrıyı tanıdı
elbet tutar elimden
o papatya durdurdu onu sadece
karların içinde çürümekten az önce
aldı koynuna
geç kalmıştı fakat
kuruttu o da
o eski defterinin arasında bir gece
anılar saklıydı o defterde
acılar
papatyanın cenazesi en çok buraya yakışır
geleni olmadı cenazeye
soran da
kimsesiz acılar mezarlığına defnedildi o gece
kimsesizler bilir orayı
geçerken bir damla bırakırlar gözlerinden sadece
yıldızlar ne kadar uzak ve bir o kadar yakındı o gece
kayma riski varken ne gerek var ki dedi gece gece
çamurdu yerler çamuru severdi
dürüsttü çamur
arkandan iş çevirmezdi
bilirdin başına ne geleceğini
cadde taşı gibi götü başı oynamazdı
delikanlıydı toprak
neyse dedi
bu gecelik
bu kadar
başka bir yakın gelecekte
görüşmek üzere